Ana içeriğe atla

Ve Demeter İlk Asistiyle Karşınızda! ''Usta - Çırak''


Merhaba, Merhaba, Merhaba!

Giriş cümleleriyle aram biraz limoni olduğu için bu cümleleri olabildiğine hızlı geçmek için can atıyorum.
Bugün benim önereceğim kitap Usta- Çırak. Bu kitap, ''wattpad.com'' denen amatör yazarlar sitesinde yayınlanan bir hikaye. Fakat inanın bana, hiç de amatör değil!

Okumak ve okumamak işte bütün mesele bu derken, kitabın table of contest kısmına bile baksanız, okumak ya da okumak seçeneğine dönüşüyor ikilemininiz.

Belki daha önce duydunuz, ya da gördünüz. Belki de ‘’aaa öyle bir hikaye mi varmış yahu?’’ dediniz.
İyi yaptınız. Düşünmek başarmanın yarısıdır. Yani Sonuçta ‘’inanmak başarmanın yarısıdır.’’ İse, elimizde bir yarım daha kalıyor öyle değil mi? Her neyse, gevezeliğime karşı bir panzehir geliştirseniz iyi edersiniz.

‘’Artık Zihinbaz Bir Yazarın Elindesiniz..’’ tanıtımını gördüğümde, beni kendine doğru sürükleyen bu hikayenin ilk cümlesinden itibaren iddialı oluşuydu.
Bir insan kendine bu kadar güveniyorsa, en iyisini yapmak için gerçekten çok çaba sarfetmiş demektir. Özgüven’de başarmanın yarısıdır.

Daha sonra hemen ilk bölümü açıp okumaya başladım. Tabi bu olay bundan 2-3 ay evvel oluyor. O zamanlar popüler yazarları okumayı reddetmiş, herkesin yaptığını yapmayacağım kalıbına girmiş bir kullanıcıydım. O yüzden popüler olmayan hikayeler arayışındaydım. Velhasıl, Usta – Çırak benim gözümün önüne geldi.

İlk bölümündeki ilk cümleden de etkilendim elbette. Hemen o heyecanla okudum ilk  bölümü. Sonra aradan çok azıcık bir zaman geçti, ben wattpad’e giremedim falan. Sonra bir girdim, O da Ne?
Usta- Çırak silinmiş.
Sonra yine bana hüsran, bana yine hasret var, yine bana esmer günler düştü, Eyvah! Şarksı mırıldandım. Favori yas parçam.

Tabi ben fellik fellik arıyorum, neredesin Hanne! Neredesin Adin!
Bulamadım sonra. Ama benim ruhum bir karardı bir köreldi, bir yıkıldım ki sorma. O sıra zaten yıktım tabularımı, dedim en sevdiğim hikaye gitmiş be, şuradan bir duble yabancı getir, meze olarakta kötü çocuk! O sıra bir popüler hikaye sarhoşu oldum, her gece içip içip geliyordum eve. Bir duble yabancı, iki çatal kötü çocuk.
Yabancıma Solucan falan’da kattım, sonra fondip!

Bir gün yine gözümü açamayacak kadar sarhoş olmuşum, ama nasıl bir sarhoşluk.. Buram buram, bad boy kokuyorum.
Oturdum bilgisayara, bastım start’a. Dedim, uzun zamandan sonra bir deneyeyim şansımı bakalım, belki de yine kayda değer bir az okunmalı, bol güzelli bir hikaye bulabilirim.
Az gittim, uz gittim. Dere tepe düz gittim. ‘’Of yine yok hiç yok.’’dedim. Mayışmış halde, otomatiğe bağlanmış bir şekilde sayfa ilerlemeye devam ettim.
Ve bir baktım, O da Ne!
Bir bakış attı, kalbimi yaktı.

Hala eleştiriye gelemeyişim apayrı bir konu arkadaşlar. Ama baştan söylemiştim. Gevezelikle sıkı dostuz diye.

Sonra bir baktım, Usta – Çırak yeniden! O an bana bir sevinç muştusu düştü. İçimde filler kelebeklendi, kalbimde kelebekler fillendi. O an, o saniye içkiyi bıraktım zaten.
Açtım okumaya başladım. Eskisi gibi, eskisinden daha güzel.
Gurbetten memleketime gelmişim gibi. Yeteneksizsinize çıkmış ve ‘’Acun abi sizi çok seviyom, her gün izliyom, ben rap yapıcam.’’ Demiş gibi. O derece bir sevinç. Ben anlatamadım, siz anlayıverin.

İlk bölümlerinde, ilk okuduğumdaki etkiyi aldım tabi. Baştan aşağı Hanne oluverdim o anda. Ama siz olmayın bence. En çok hissedebilirim bu hikayeyi. Hani sizinle paylaşıyorum ama dünyadaki güzelliklerden mahrum kalmayın diye. Sahiplenin diye değil.
Sevdiğim şeylere böyle zincirlerim kendimi. Hayır yıkamazsınız diye bağırmak gelse de içimden, bu ülke hepimizin evelallah!

İlk ve ikinci bölümdeki bazı minicik, ufacık,küçücük,zerre kadar olan hatalar elbette yine gözüme battı. Ancak sevgili Yazarım’a dedim, ‘’ne olmuş buralara böyle, neden boş buralar?’’ dedi ‘’Sen okumaya devam et, ne sabırsız çıktın öyle.’’ Meğersem işin sırrı ilerleyen bölümlerdeymiş.
İşte o an Zihinbaz bir yazarın eline düştüğümü hissettim. Bak anladım demiyorum, hissettim.

Sonra ikinci bölümü okudum, ama bir çırpıda, hemencecik, su içer gibi.
Uyumadan önce okuduğum için genelde ben kitapları/hikayeleri kapağı kapattıktan sonra, ‘’acaba bu hikayenin devamında ne olabilir yahu?’’ diye bir düşünürüm. Ve genellikle az çok bir şeyler tahmin ederim, ve çoğunlukla tahmin ettiğim olay örgüsü yaklaşık 50 sayfa sonra önüme dökülür.

Beni bu hikayeye bağlayan düğümden bahsedecek olursam, az önce yazdığım ‘devamını hayal etme – kurgulama.’ Kısmını bir türlü yapamamış olmam. Gözlerimi kapatıp Hanne oluyorum, fakat bir türlü diğer hamlemi kestiremiyorum.
Bu yüzden hikayenin yeni bölümünü okumayı bile erteledim ben. Tahmin edeceğim, bunu yapacağım diye ifrit oldum, bal mumu heykeline döndüm, sonra bu sıcakta eridim tabi. Ki konumuzun bununla alakası yok.
İşte ertesi gün merakımla verdiğim kıyasıya ve kanlı savaş sonucu yenildim.
Aldım elime telefonumu açtım ekranı, tıkladım 3. Bölüme. Sonra ne mi oldu? Ne olsun..
Bölüm yerine boş bir sayfayla karşılaştım. İşte o an, iki nokta ve bir kapalı parantezle yapılan gülücük oldum, işte o an bal mumunun erimiş balını tereyağı üzerine süren cahil oldum. İşte o an erimiş bal mumu heykelinin mumu oldum, dibime ışık vermedim.

Art arda yapılan güncellemeler mi dersin, yazarımı sıkıştırıp ‘’ Bana word olarak yolla, lütfen elini eteğini öpeyim, aplaaaa.’’ Tarzında bir dilencilik mi dersin. Ne dersin?

İşte, sonra 3. Bölümü okudum, ve beynimi zorlayarak diğer adım bu olabilir, diye düşündüğüm hiçbir hamlenin hikayede olmadığını fark ettim.
İşte o an Zihinbaz bir yazarın eline düştüğümü anladım. Bak hissettim demiyorum, anladım.

Her hikaye güzel olabilir, harikulade ya da muazzam olabilir. Ancak hiçbir hikayeyle laf dalaşına girmezsiniz. Hiçbir hikayeyle zıtlaşmazsınız. Hiçbir hikayeye ‘’Sen mi güçlüsün, ben mi?’’ davası yaratıp kafa tutmazsınız.

İşte ben, o yüzden bu hikayeyi size öneriyorum. Bundan sonra iki seçeneğiniz kalıyor.

Beğenmek ya da Beğenmek.

Sevgiler ve öpücükler.
Bereketim üzerinizde olsun.
                     Demeter.











Hikayenin linki :
 http://www.wattpad.com/story/19690815-usta-%C3%A7irak

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Durkheim Öldü! - Arthur Asa Berger | Kitap Yorumu #52

***Tanıtım*** 1910 yılında, Londra'da, dönemin önde gelen sosyologlarının ve politik aktivistlerinin bir araya geleceği bir konferans toplanacaktır. "Toplumsal İlerleme" teması etrafında gerçekleşecek konferans Londra basınında günler öncesinden yankı bulmuş, gazete sütunlarında konuşmacıların fotoğrafları ve teorik yaklaşımlarını anlatan makaleler arz-ı endam eylemektedir. Fakat konferansa günler kala, tüm zamanların en ünlü dedektifi Sherlock Holmes'ün Baker Sokağı'ndaki evinin kapısı bir kadın tarafından çalınır. Artık yumrukların konuştuğu bir kavgayı ve mücevher hırsızlığını içine alan bir gizem, Holmes ve kadim dostu Dr. Watson tarafından çözülmeyi beklemektedir. İnsan eylemlerini açıklama amacındaki sosyal teori, bu sefer bizzat eylemlerin nedeni olmuştur. Holmes bizzat sosyal teoriyi soruşturmaya başlar, sorguladığı kişiler ise bu teorilerin yaratıcılarıdır: W. E. B. Du Bois, Emile Durkheim, Sigmund Freud, Vladimir Lenin, Georg Simmel, Beatrice Webb ve M

Buz Ateşi - Amanda Hocking (Kanin Günlükleri #1) | Kitap Yorumu #36

***Tanıtım*** Fantastik / Kurgu / Yabancı Orijinal İsim:  Frostfire (İngilizce) Sayfa sayısı:  328 Ebat:  13.8x21 cm Yayın Tarihi:  Mart 2016 ISBN:  978-605-09-2568-5 Buzlar ülkesi Kanada’nın derinliklerinde, troll kabilelerinin en güçlüsü Kaninler hüküm sürüyor. Uzun sarı saçları ve mavi gözleriyle Kaninler arasında hemen göze çarpan, on dokuz yasındaki Bryn, kabilesinden dışlanmış bir melez ve tek isteği, kralın seçkin muhafızlar ordusunda  kendine bir yer edinebilmek... Aşkları için seçkin konumlarından feragat eden anne babasının aksine, Byrn ülkesine ve halkına hizmet etmek, isinde en iyi olabilmek için her şeyden vazgeçiyor. Bryn’in bir de gizli bir amacı var: babasının canına kast eden eskinin muhafızı, şimdinin haini yakışıklı Konstantin’den intikamını alabilmek. Byrn’ın soluk kesen “Kanin Günlükleri” macerası Buz Ateşi ile alev alıyor. ***Yorum*** ''Demek biz...'' Duraksayıp dudaklarını yaladı. ''İnsan değiliz, öyle mi? Hayır, puma ile aslan ar

Ev Kızı Evren - Filiz Şakar | Kitap Yorumu #38

***Tanıtım*** Kitaplar, gizem ve cinayet; mükemmel birleşim. -Tess Gerritsen- Tess Gerritsen Ev Kızı Evren'in karakterlerinden biri, üstelik bu kitap için sarfettiği övgü dolu sözcükler kapakta yer alıyor. Ev Kızı Evren -Wattys 2015 Kazananı - 56 hafta boyunca Macera Kategorisi birincisi olarak kaldı - 54 bin yorum, 107 bin oy aldı. Salata yaparken bıçağı ne kadar hızlı kullandığınızla övündünüz mü hiç? Övünün ! Ya da beşinci katta cam silerken en uzak noktayı bile pırıl pırıl yapabilmek için ne kadar güç sarf ettiğinizi fark ettiniz mi? Edin! Peki, halıya dökülen mürekkebi nasıl çıkaracağınızı biliyor musunuz? Bilin! Bütün bunları bilince bir ev kızının neler yapabileceğine hayret etmeyeceksiniz. Ev Kızı Evren polisiye bir olayı mizahi diliyle anlatırken, heyecanla kalkıp en yakındaki tavayı sapından sıkıca kavramanızı sağlayabilir. Ve sıradan bir tavayla, bir kahraman yaratmış olabilir…  "Ben bir masal kahramanı değilim. Hiçbir zaman da olmayacağım. Ben bir ev kızıyım. Ger